Site icon Dergilerden, Filmlerden, Kitaplardan

MİN DİT

MİN DİT

1990’lı yıllar ülkemizde “faili meçhul” cinayetlerin en sık görüldüğü yıllardı. Güneydoğu’da uzun yıllardır süregelen savası önlemek (ya da önlememek) adına birileri sistemli bir biçimde adı “faili meçhul” kalan cinayetler işliyordu.

On yaşındaki Gülistan, kendisinden birkaç yas küçük erkek kardesi Fırat ve henüz kundaktaki diğer kardesi, anne ve babasıyla araçlarında yol alırken üç kişilik bir katliam timi tarafından durdurulurlar. Katiller Gülistan’in annesini ve babasını uç  kardesin gözü önünde katlederler.

Tek yakınları olan teyzelerinin yanına yerleşen cocukların acısı bununla da bitmeyecektir. Teyzeleri de aynı politik nedenle yakalaninca uç küçük cocuk bir anda yapayalniz kalırlar. Kısa bir süre sonra da yeterli besin sağlayamadıkları bebeği kaybederler.

İki kardes artık Diyarbakır sokaklarında, kendileri gibi yoksul, annesiz babasız çocuklarla beraber yepyeni bir yasama başlarlar.

Bu yeni yasamın bir adımında ikisi de ayrı ayrı anne ve babalarını katleden caniyle karşılaşırlar. Fırat onu gördüğünde altına çişini kaçıracak, Gülistan ise soğukkanlı davranıp o katili deşifre etmek için arkadaşlarıyla beraber planlar yapacaktır.

Yönetmenliğini ve senaryo yazarlığını Miraz Bezar’in yaptıgı bu filmin en çok akılda kalan sahnelerinden biri Fırat ve arkadaşlarının ipe astıkları bir kurbağa ölüsüne sapan ile yaptıkları atış eğitimi sahnesi idi. Fırat tam hedefine nişan aldığında  Gülistan’in hedef yerine basını uzatması bölge halkının barışa olan isteğinin en çarpıcı ifadesiydi. Nitekim Gülistan anne ve babasını öldürme fırsatı eline geçtiği halde bunu yapmamış ama katili sıradan bir insan gibi yaşadığı yerde deşifre ederek ortaya çıkarmıştı.