Site icon Dergilerden, Filmlerden, Kitaplardan

Bir Kitap: Hatay Kurtuluş ve Kurtarış Mücadelesi Tarihi ve Düşündürdükleri Yüzyıl Önce Yüzyıl Sonra

Bir Kitap: Hatay Kurtuluş ve Kurtarış Mücadelesi Tarihi ve Düşündürdükleri Yüzyıl Önce Yüzyıl Sonra

Bir Kitap: Hatay Kurtuluş ve Kurtarış Mücadelesi Tarihi ve Düşündürdükleri Yüzyıl Önce Yüzyıl Sonra

Bir Kitap: Hatay Kurtuluş ve Kurtarış Mücadelesi Tarihi ve Düşündürdükleri
Yüzyıl Önce Yüzyıl Sonra

Elimde tuttuğum kitabın imzalandığı günün tarihi 1 Ağustos 1978. İsim yok, sadece bir imza var ve kime ait olduğu anlaşılmıyor.

O tarihte sevgili amcam Orhan Akdoğan, yanında kendi yaşlarında ya da daha büyük diye hatırladığım kır saçlı biriyle Ankara Etlik’teki evimize gelmişti. Sonradan Abdurrahman Konuralp olduğunu tahmin ettiğim o kişi de bu kitabı babam için imzalamıştı.

Aradan yıllar geçtikçe ve Antakya ve tarihine olan ilgim arttıkça bu kitabı sık sık incelemeye başladım. Antakya’nın Fransız işgali altında kaldığı yaklaşık 20 yıllık dönemi anlatan birçok kitap vardı. Bunların belki de tamamını okumuş ya da incelemiş olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, hiçbiri Nuri Aydın Konuralp’in bu kitabı kadar ayrıntılı değildi. Elbette bu benim düşüncem.

Hatay Kurtuluş ve Kurtarış Mücadelesi Tarihi ‘nde açık bir emperyalist işgal altında olan Antakya’nın kurtuluşu için mücadele edenler arasında aile büyüklerimizin de olduğunu görmek kitaba verdiğim değeri bir kat daha arttırıyordu her elime alışımda. Birçok yerde ismi geçen Cemil Cemali babam Oğuz Akdoğan’ın öz dayısı idi. Onun hakkında babamdan da birçok anı dinlemiş hatta bir tanesini öyküleştirerek Antakya Aalen Kültür Derneği’nin düzenlediği Yahya Kanbolat Öykü Yarışmasına katılarak ikincilik ödülü almıştım (2010).

Kitapta yine sık sık adı geçen isimlerden biri olan İsmet Yahşi’yi de soy ağacımızı bugünlere ulaştırmış bir isim olarak biliyordum aynı zamanda.

Elbette kitapta adı geçen yüzlerce isimden akraba olarak bildiğim ya da öyle olduğunu düşündüğüm çok daha fazla kişi vardı. Ama bu yazının konusu onları anlatmak hatta bu kitabı tanıtmak değil. Bu yazımın asıl konusu Hatay’ın kurtuluş ve kurtarılış mücadelesinde günümüzde en önemli gündem olan Afrin Operasyonunu göz önüne alarak, bundan tam yüzyıl önce bu coğrafyada yaşananları; Türklerin, Kürtlerin, Arapların –aralarında çeşitli anlaşmazlıklar olsa da- aynı düşmana karşı tıpkı Kurtuluş Savaşında, tıpkı Çanakkale’de olduğu gibi omuz omuza savaşmaları…

Nuri Aydın Konuralp’in 1970 tarihli kitabının hemen 25. Sayfasında “Çete Başları Halep Yolunda” başlığını taşıyan bölümde bir Hatay haritası yer almakta. Ama bugünkü sınırların dışında kalan birçok yerleşim yeri de bu haritada gözüküyor. Zeytin dalı Operasyonunda da, son birkaç yıl içinde bölgede cereyan eden gelişmelerde de ön plana çıkan İdlib, Halep gibi belli başlı merkezler dışında birçok kasaba, köy ismini de bunlara dahil etmek mümkün. Zaten bölümün başlığı da aslında pek çok ipucu veriyor. Halep’e giden yol Afrin’den geçiyor çünkü. Halep’ten dik bir çizgiyi Türkiye sınırına değdirdiğimizde Kilis’e, yatay bir çizgiyi batıya doğru uzattığımızda ise Reyhanlı’ya ulaşıyoruz. Bu çizgiler ve Hatay sınırları arasında kalan yer ise Afrin’den başkası değil.

İşte bu alan Antakya ve diğer ilçelerin işgal altında olduğu yıllar boyunca kuvayı milliye çetelerinin belli başlı ikmal, lojistik ve savaş alanlarından birisi. Bu bölümde ve bir sonraki “Çetelerin Halep’ten Dönüşü” başlıklı bölümde adı geçen çete başları ise Yüzbaşı Asım Bey, Dede Beyzade Hakkı, Nuri Aydın Konuralp, İzzettin Çavuş, Kilisli Mehmet İslam Bey, Naci Bedevi, Payaslı Hıdır Çavuş, Kürt Yusuf, Diyarbakırlı Hamit Çavuş, Çemişkezekli Lütfi Çavuş, Karbeyazlı Abdürrezzak, Süleymaniyeli Yüzbaşı Kasım Efendi, Kerküklü Yüzbaşı Süleyman Efendi… Bu listeyi tekrar tekrar incelemekte büyük fayda var. Zira nitelik olarak benzer bir listenin çok daha büyükleri Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda omuz omuza can verdi.

Bu küçük listenin Fransız emperyalizmine karşı mücadeleyi başlatmak için buluştukları yer Halep, Halep’e geliş güzergahları ise Afrin operasyonu sırasında gazetelerde her gün bir yenisini duyduğumuz yerleşim yerlerinden başkaları değil. Örneğin Kilis’ten Halep’e ulaşmak için Azez’ten geçmek, Hatay’dan ulaşmak için ise Kürt ya da Türkmen dağını aşmak gerekiyor.

Hatay’ın kurtuluş mücadelesi sürecinde Hassa’da bu amaç için toplanan grupta da, 21 Nisan 1919’da Harim kasabasına yapılan saldırıda da, 15 Ağustos 1920’de Kuvayı Milliyeye katılım çağrısına olumlu yanıt vererek savaşçı gönderenler arasında da, Gündüzlü boğazındaki çatışmada da, Birinci Boklukaya Zaferi’nde de hep benzer listeler var. Nuri Aydın Konuralp, kitapta bu birlikteliği şu sözlerle ifade ediyor:

“Yıllardır İskenderun, Antakya, Harim, Cisiri Şuğur, İdlib ilçelerinin Halep’e bağlılıkları bu mıntıka ahalisi arasında sıhri, ticari, iktisadi, hatta kültürel münasebetlerin kurulmasına vesile olmuştur. Oldukça birbirlerinin lisanlarını da öğrenmiş bulunan bu insanlar adeta bir çıkar birliğine de sahip olmuşlardı. Binaenaleyh, bu bölgelerin herhangi birinde ilgi çekici bir hadisenin vukuu, bütün diğer bölgelerde de tesirini göstermekten hali kalmazdı.”

Bu listede yer alan isimler, etkiledikleri çevrelerle beraber emperyalistler dışındaki herkesi kapsıyordu. Bundan yüzyıl önce bu küçücük grubun oluşturduğu dev birliktelik emperyalistleri yurtlarından kovmuştu. Ama şimdi o birlikteliğin yerinde yeller esiyor ve maalesef bu birlikteliğin büyümesi gibi bir görevle karşı karşıya olanlar bir dağın adının Türkmen mi Kürt mü olduğunun kavgasını veriyor. Yüzyıl önce kovulan emperyalistler ise şimdi kurtarıcı rollerinde bölgeye kök salıyor ama yüzyıl öncesinin muazzam birliğini oluşturan mozaiğin irili ufaklı tüm parçaları birbirleri ile kavga ediyor.

İnsanlık tarihiyle yaşıt, medeniyetlerin beşiği bir coğrafya bu yaşananları hak etmiyor.

Bu sitede ilginizi çekebilecek diğer kategoriler, bağlantılar

Videolar

Sinema Yazıları

Türkiye Sineması Yazıları

Blog Sahibinin (Kamil Akdoğan) Yazıları

Edebiyat Kültür Sanat Dergileri

Facebook Sayfası

Dergi, kitap, yazı, ürün gönderebilirsiniz