Site icon Dergilerden, Filmlerden, Kitaplardan

Seyahat(name)lerdeki Antakya – 5 WILLIAM ALLEN (CAPTAIN)

Seyahat(name)lerdeki Antakya - 5 WILLIAM ALLEN (CAPTAIN)

Seyahat(name)lerdeki Antakya - 5 WILLIAM ALLEN (CAPTAIN)

Seyahat(name)lerdeki Antakya – 5 WILLIAM ALLEN (CAPTAIN)

1792 yılında Büyük Britanya adasının güneyinde, Manş Denizi kıyılarında bir kasabada doğan William Allen, 1805 yılında İngiliz Donanmasına girmiş, 1815 yılında teğmen rütbesi almış ve 19. yüzyılın ilk çeyreğinde birçok deniz savaşına katılmış. O yıllar İngiliz sömürgeciliğinin “topraklarında güneş batmadığı” bir dönemdir ve William Allen 1848 yılında aldığı yüzbaşı rütbesi ile üzerine düşen görevleri yapmaktadır. Adı da artık o rütbeyle birlikte anılacaktır.

O, başka birçok “seyyah” gibi emperyal arzuları peşinde koşan ülkeleri için az bildikleri coğrafyaları keşfe çıkanlardan biriydi. İsrailli Profesör Haim Goren, Büyük Britanya’nın Fırat havzası, Suriye ve Filistin’e olan ilgisini anlattığı “Yakın Doğu’da Bilim, Keşif ve Emperyal Çıkarlar” ya da “Ölü Deniz Düzeyi” isimli kitabında William Allen’dan da sık sık söz etmiştir. Yüzbaşı Allen, 1848 yılında Antakya’nın da içinde olduğu bir geziye çıktığında amacının ne olduğu ilerde kaleme alacağı “The Dead Sea, a New Route to India” (Ölü Deniz, Hindistan’a Yeni Bir Rota) isimli kitabından anlaşılacaktır. Kitabın adı, bir imparatorluğun en stratejik sömürgelerinden birine ulaşmak için ortaya atılmış bir plandır ama o güzergâh boyunca karşılaşılan pek çok yerleşim yeri sıradan bir seyyahın gözünden anlatılmıştır.

Örneğin Antakya’yı şöyle anlatmıştır Wiliam Allen:

“(…) Antakya’ya doğru yolumuza devam ettik; (…) Bu solmuş ‘Doğunun Kraliçesi’ ne saat 5’te vardık ve çadırları kent kapısının yanında, İbrahim Paşa tarafından inşa edilen kışlalara yakın yeşil alanda ve harap bir yerde kurulmuş bulduk. Önümüzde pitoresk nesneler vardı; muazzam su çarklarına sahip nehir, eski Roma köprüsü, yıkık duvarlarıyla modern sefillik, şehrin arka tarafındaki engebeli dağın dış çizgisini izleyen antik surlar ve siperler (…)” (1)

Antakya’nın yani “Doğunun Kraliçesi”nin o dönemdeki hali için kullandığı sıfat “solmuş”dur William Allen’ın. Asi nehrinde günümüzde Hatay sınırları içinde artık tek bir örneği bulunmayan “muazzam su çarkları”, yine artık sadece fotoğraflardan geçit veren Roma Köprüsü ve üç beş gravürde belleklere tutunmuş surlar yani bugün eksikliklerini çok hissettiğimiz bu zenginliklerin o günkü varlığı bile Antakya’yı seyyahın gözünde “modern sefillik” diye tanımlamaktan alıkoyamamış.

Roma Köprüsü’ne biraz daha ayrıntılı değinmiş Yüzbaşı:

“Eski Roma köprüsü o kadar alçak ki, yatağının yanı sıra birikintilerle nehrin kıyılarının da inşa edildiğinden bu yana geçen uzun zamanlar boyunca çok fazla yükseldiğini düşünüyorum. Sık rastlanan onarım izleri görünüyor -Türkiye’de çok nadir görülen bir şey- fakat başlangıçta, takdire şayan bir şekilde çok türbülanslı bir nehre dayanacak düzeyde yapılmış olmalı. Sanki savunma amacıyla yapılmış gibi ortasında bir de yapı kalıntısı var.” (2)

The Dead Sea, a New Route to India; with other fragments and gleanings in the East, Allen, William

Bir başka yerde ise kentin nüfusu hakkında gözlemlediği ve edindiği bilgileri vermektedir. Allen, “kesin olmayan bir bilgiye göre” Antakya’da 20 bin Türk, 600 Hristiyan ve 400 Yahudi olduğunu söylemektedir ama kendisinden önce şehirde yaşayan ve daha uzun kaldığı anlaşılan Neal isminde bir kişinin verdiği bilgileri de aktarır. O bilgilere göre şehirde 17 bin kişi yaşamaktadır ve bunların 14 bini Türk, 1500’ü Nusayri (3) , 1500’ü Hristiyandır. Kaynak gösterdiği kişinin kentte 8 ay sürekli kalmasından dolayı kendisinden daha doğru bilgilere sahip olabileceğini de not düşer. Öte yandan kentteki Türk ailelerinin kaldığı evleri de tıpkı İngiltere’deki gibi -hatta daha katı bir biçimde – “kale”lere benzetir (4) ve bu “kale”lerde kaç kişinin yaşadığını kestirmenin güç olduğunu ekler.

Antakya ve çevresi kitabının önemli bir bölümünü oluşturur William Allen’ın. Olimpiyatlardan Amik gölüne, Asi nehrinden Nusayrilere dek kısa da olsa bir şeyler yazmadan geçmemiştir. Örneğin “Selevkiya” başlığını taşıyan yedinci bölümde yer alan başlıklardan bazıları şunlardır:

Antakya Körfezi, Asi Nehri, Tetrapolis’in Oluşumu, Selevkiya Limanı, Aziz Paul’ün Atıldığı İskele, Zemin ya da İç Liman, Büyük Kanal, Tüneller, Selevkidlerin Mezarları, Antik Şehir (5)
Selevkiya’dan İskenderun’a” başlığını taşıyan 8. Bölümün bazı alt başlıkları ise “Süveydiye Köyü”, Asi Nehri’nin Sapması”, “Daphne”, “Eski Bir Roma Köprüsü”, “Belen Geçidi ve Köyü”, “İskenderun’un Konumu”…


Bir dönem Romalı zenginlerin sayfiye yöresi olan Harbiye (Daphne) de bol ve güzel suları, çeşmeleri ile girmiştir Allen’ın satırlarına. Çeşmelerini ve bahçelerini herkesin bildiği varsayımından başlar ve bu varsayımı tatlı sular ile müthiş derelerin haklı çıkardığını, Lazkiye Antakya yolu üzerinde olmasının ise ispatladığını yazar. Defne ağaçlarının artık orada pek bulunmadığından ama çok da uzak olmayan bir yerde Kel Dağ’da yetiştiğinden söz eder. (6)
Samandağ ise o zamanlar sadece bir köydür:

“Samandağ, başta sağ kıyısında olmak üzere, Asi nehri vadisinin alt kısmında yer alan büyük ve dağınık bir köydür. Nehrin güney tarafında, zirvede, yaklaşık 1800 metre yükseklikte, üzerinde antik çağ insanlarının Jüpiter’e ibadet ettiği deniz seviyesinden bir kerede doğan Kel Dağı yükselir. Kutsal toprakların sınırlarını buralara kadar genişleten bazı kişiler, buranın Kitab-ı Mukaddes’teki Hor dağı (7) olduğuna inanırlar.” (8)

William Allen’ın İskenderun’u anlattığı bölümde ise ilk olarak kentin farklı telaffuz edilişinin bilgisi vardır. “Alexandretta”, “Alexandrette” ve “Skanderon” sözcüklerini yazar. Üzerinde en çok durduğu konu ise Belen’de geçirdikleri bir gece esnasında bizzat şahit oldukları Amanos vadileri içinde oluşan ve körfeze yayılan tehlikeli fırtınalardır. Demir atmış gemileri dahi uçuran bir fırtınadır bu.

Aşağıdaki çizim ise Belen’i gösterir ve altında seyyaha ait olduğunu gösteren bir ibare vardır.

belen

9

Dipnotlar

1. The Dead Sea, a New Route to India; with other fragments and gleanings in the East, Allen, William, Londra, 1793-1864, Sayfa 245-246
2. Age, Sayfa 249
3. Nusayriler ve Nusayrilik Bibliyografyası” isimli çalışmasında Erzurum Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim görevlilerinden Selahattin Tozlu da bu bilgileri kullanmıştır.
4. The Dead Sea, a New Route to India; with other fragments and gleanings in the East, Allen, William, Londra, 1793-1864, Sayfa 248
5. Age, S. 206
6. Age, S. 244
7. Hristiyan ve Musevi inancına göre Hz. Harun’un tepesinde öldüğü düşünülen dağ.
8. Age, S. 236
9. Age, S. 252

Kaynakça
1. The Dead Sea, a New Route to India; with other fragments and gleanings in the East, Allen, William, 1793-1864
2. Nusayriler ve Nusayrilik Bibliyografyası, Selahattin Tozlu, Erzurum Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, 2010, 54